Mehdi Dergah
                   ve
    Ehlibeyt Alevi Ocaklar Birliği
                 EAOB


                                           23.01.2014  

İlk dönemde Dergah'mızın amaçı nedir?

Hakk'ın doğruluğu için Hakk mücadelesi

Gerçeğin doğrulanması

Kalu belladan beri hakk'ın adaletini, hakkikatını, gerçeğini vepaylaşımını gerçeğe dönüştürmek için bu dünya üzerinde uygulamalarını peygamberler, velliler ve hüccetler vasıtası ile gördük ve istedikleri hep aynı, bütün insanlığa 'hakk, adalet ve paylaşımı' sağlamak. Paylaşmak için hakikatı ve adalet duygularını bilmek, kavramak ve uygulamak için o insanın kendisi mürşidine bağlanmış ve şeriat, tarikat, marifet ve hakikat mertebesi için de kendi eğitimini sağlatması için insanı kamil olması gerekmektedir. Hakikat bilimini sadeçe dergah'mızın ve mürşidin etrafında bulunarak kavrama imkanına sahib'dir ve günümüz şartlarında nasıl ehlibeyt felsefesinin uygulamaya konduğu insanlarnan, tabiatı ve doğa ile nasıl bir birleşim ve ahenk için de oluşturduğunu, nasıl bir şekilde uygulandığını? Anlatmak ve hakk'ın maneviyetini ve bilimini nasıl tatbikata dönüştürdüğünü hayatın için de kavramak gerekmektedir.

Kısa olarak: a) Bilgi vermek.
                      b) Kavratmak.
                      c) Uygulatmak.

Bunlar olmadan kalkıp dernekler, akademiler ve federasiyonlar oluşturmak sonuça varmiyan bir yola girmiş olaçaklar ve bu yolun ismi çıkmaz yoldur ve bir gün duvara toslamak veya uçuruma doğru gittiyi bir yol olaçaktır, onları biz uyarıyoruz, ehlibeyt'in bilgisinden biliminden ve hoşgörüşünden gitmemek nefsin ve şeytanın labirentlerine girmek olaçaktır.

Şeytanın labirentlerine girmek demek emperializmin halkasına takılmak demektir.




Biz bunu hayatımızın içerisinde niçe örneklernen görmekteyiz, en şekilsiz ve bahris örneklerden birisi olan Cem Vakfı/ Alevi Vakıflari Federasyonu onursal başkanı ve patronu olan İzzettin Doğan devlet ile işbirliğine giren ve empeyalizmin kuyruğuna, halkasına veya sistemine takılarak halk düşmanı veya düşkünlük durumunda olması bizi sevindirmiyor bizi üzüyor, neden mi kendisine ben evladı Resul, yani kendisine Seyyidim diyen bir insan kalkıp geçmişte Tansu Ciller ile, şimdi ise Fettullah Gülen cemati ile ve bu anda AKP patronu olan Tayib Erdoğan' la Akiller gurubunda işbirliğine giren bir insan, tabi ki kendisi ne yaptığını bilmesi gerekiyor, cahil bir insan olmadığını zanediyor, kendisine velilik mertebesine değil , türk devleti tarafından takılmış Profesör lakabı, ona daha çok cazip geldi, çünkü arkasında madiyat var onun içindir ki faşist devletin hizmetinde bulunan ve Alevi toplumun içerisine sızdırılan çibananın ve şeytanın bir dosturdur. Bize sorsalardı hangi lakabı takılmasını isterdiniz ? Bizim cevabımız 'Hızır Paşa'olurdu buna yüzde/yüz eminiz diyerdik.


Ama ne yazıki, Çami'de bizim Cemevi'de bizim diyenler, yezidin yolunda hizmet edenlerdir. Hz Hüseyin kendisi kerbelada şehit-i nur olurken, yezidin halkların düşmanı olduğunu ve bunun hesabını sorulması gerektiğini etrafı sarılmışken bile, bir adım geri atmamıştır, neden mi Allah'u Tala'nın vermiş olduğu hakikat sistemin'nin olması ve paylaşım toplumların oluşması için yezidin karşısında boyun eğilmemesi gerektiğini ve ona karşı haykırmıştır, ehlibeyt soyunun yok olma pahasınada olsa bile, geri adım atmamıştır.



Nasıl oluyorda İzzettin Doğan düşkünü kendi çıkarları için alevi halkını böyle üzüyor ve morelini boza biliyor, ançak bunu beçere bildi mi? Hayır, başaramadı ve başka bir şey de gerçekleşmedi, Alevi halkı hiç bir zaman Hızır Paşalara bravo demedi, sadeçe onun ehlibeyt yoluna ihanet etiğini ve sahtekar düşkün yüzlerini kendi, kendileri açık beyhan ortaya koyduğundan dolay teşekür ediyoruz, çünkü fazla tiyatro oynamadan halkın zamanını zaten belli dönem meşgul ettiyidir ve daha geleçeği fazla tarih'i meşgül etmediğinden dolay gerçek yüzünü göstermekle bilmeden hayır işlemişdir, çünkü kendi ayıbını şeytan'nın işbirlikçisi olduğunu kendi yapmış olduğu siyaset nedeni ile Allah'ın ve Ehlibeyt'in yolunda itikatından olmadığı neden ile Alevi toplumun nezdinde gönüllerinden düşmüş ve düşkün ilan edilmiştir, gözü madi çıkar perdesi ile örtülmiş, hırzına ve öfkesine takılmış bir zavallı düşkün bir şahıs, geçmişi baba'dan gelen siyasi bir kültürün bir zayıflığıdır, Babasının geçmişte demokrat parti döneminde işbirliğine girişerek Malatya alevi toplumu doğan ailesini düşkün ilan etmişti ve oğlu izzetin doğan bu siyasi kültürü devam etmekte ve sinsiçe aleviliği kulanarak vazıflı olmamasına rağmen kendisi zanki vazıflı gibi yürütmeye kalkmıştır ve bunun hesabını Hakk'ın karşısında ağzı ve dili olmiyan bir şekilde mahkeme oluçaktır, fazlada bu şahıs üzerine durmak istemiyoruz.


Baktığımızda İzzettin Doğan'ın şablonunda bunu görmekteyiz.

Fazla lafa gerek yok halk mahkemesinde, yani Alevi toplumun nezdinde düşkün durumunda ve onunla sohobet etmek, Amerikan Emperyalistlerle işbirliğinde olmak demektir.






Türkiye'de ve Avrupa'da Alevi Federasyonları güha Alevi ve Ehlibeyt'in felsefesinde gidiyorlarmış gibi birde talebleri var.

Sistemin Federasyonları

ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU'NUN TEMEL TALEPLERİ (Türkiye'de)

Alevi kimliğini resmen tanınmalıdır.

Türkiye gerçekten laik bir ülke olmalıdır.

Devlet din içinde değil, din dışında kalmalıdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır.

Çünkü laiklik ilkesi ihlali olan bu kurum gericiliği ve siyasal islamı besliyor.
Zorunlu Din Dersleri Kaldırılmalıdır.

Çünkü Alevi çocukları ve diğer farklı inanç sahibi çocuklara zorla Sünnilik eğitimi almak istemiyor.

AİHM kararı bunu bir insan hakları ihlali olarak karara bağlamıştır
Alevi köylerine cami yaptırma politikalarından vazgeçilmelidir.

Bugüne kadar yapılan camiler derhal bir kararname ile cemevine çevrilmeli ve bu köylerdeki imamlar derhal geri çağrılmalıdır.


Cemevlerimize derhal "ibadet yeri" statüsü verilmelidir.

Bu yıllardır gasp edilmiş bir haktır.

Derhal düzeltilmesi gerekir.

Nüfus cüzdanlarındaki din hanesi tamamen çıkartılmalıdır.

Çünkü bu uygulama ayrımcılık üretmekte olup, Yasalarla bireylere dinsel kanaatlerini açıklama zorunluluğunun getirilmesi, din ve inanç özgürlüğünün özünü zedelemektedir. 

Radyo ve televizyonlardaki tek yanlı yayınlara son verilmelidir.

Tek yanlı yayınlar, “ötekiler” yaratarak, egemen dinin sosyal baskı mekanizmalarını üreterek, farklı olanlarını kendisini tanıtmasını kamu hizmeti adına engellemektedir.

Ders kitapları, sözlükler, ansiklopediler ve Milli Eğitim Bakanlığınca önerilen yardımcı kitaplardaki, Aleviliği aşağılayan; tanımlamalar düzeltilmelidir.

Basın ve yayın organları, dinsel hoşgörüsüzlüğü kışkırtan haber ve yayınları engellemek için öz denetim mekanizmalarını işletmelidir.

Hacı Bektaş Dergahı’nın Yönetim ve Bakımı Alevilerin kurumlarına ya da yerel yönetime bırakılmalıdır.

Alevilere karşı yapılan ayırımcılık ve haksızlık derhal düzeltilmelidir.

Kanunlarda ve yasalardaki tüm ayrımcılık içeren maddeleri ayıklanmalıdır.

Alevi eşitlik haklarından yararlanmak istiyorlar.

Bu nedenle yasalar ve uygulamasında fiili eşitlik yaratılmalıdır.

Uluslararası belgelere, insan haklarına ve temel özgürlüklere dayalı, bir toplumsal mutabakat sözleşmesi olan eşitlikçi, özgürlükçü, katılımcı ve çoğulculuğu esas alan demokratik bir Anayasa istemektedirler.

Alevi kimliğinin tanınmasını, kendi özgünlüklerini yaşamak ve kendilerini , kendileri tanımlamak istiyorlar.

Devlet “Alevilik” hakkında tanım getirmek ve Aleviliği devletleştirme projesinden vazgeçmelidir.



AABK 4. OLAN GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRGESİ (Avrupa)

Konfederasyonun 4. Olağan genel kurul sonuç bildirgesine barış talepleri damgasını vurdu. “Barışa evet islam şeriatına hayır” başlığıyla kamuoyuna açıklanan sonuç bildirgesinde; “artık barışın ve eşitliğin hakim olacağı ve demokrasinin yaşama geçirileceği bir dönem, zaman kaybetmeden hayat bulmalıdır. Bu anlamıyla insanların ölmemesi ve anaların ağlamaması için her türlü demokratik gelişmeyi destekliyoruz.” denildi.
Türkiye’de yürütülen barış sürecinde, taraflar arasında yapılan barış görüşmelerini dikkatle takip ettiklerini ifade eden konfederasyon; “Türkiye’de demokratik bir düzen oluşacaksa tüm kesimlerin temsil edilmeleri ve haklarının verilmesi ile mümkün olacaktır.” dedi.
“Kerbela’dan günümüze ’’fetih, inkar, red ve imhanın’’ en soğuk yüzünü yaşayan ve katliamlara uğrayan Aleviler birlikteliğin ve kucaklaşmanın yolunun ‘İslam kardeşliği helalleşmesinden’ değil, demokrasi, insan hakları, özgürlükler, halkların birlikte yaşamı; demokratik, çoğulcu ve katılımcı bir anayasadan geçtiğine inanıyoruz.” Diyen konfederasyon Türkiye’de gerçekten barışın sağlanabilmesi, demokratik, çoğulcu, gerçek laik hukuk devletinin oluşması için Alevilerin taleplerinin de dikkate alınması gerektiğine vurgu yaptı.



Konfederasyonun talepleri ise şöyle; 

• Tüm inançlara anayasal güvence sağlanmalıdır
• Diyanet ivedilikle kaldırılmalıdır
• Devlet tüm inançlara eşit davranmalıdır
• Zorunlu din dersi kaldırılmalıdır
• Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmelidir
• Alevi köylerine cami yapımı durdurulmalıdır, yapılanlar kaldırılsın.
• Devlet asimile çalışmalarına son verilmelidir
• Alevilerin tarihten beri gasp edilmiş dergahları ve mal varlıkları iade edilmelidir
• Madımak utanç müzesi yapılmalıdır.
• Devlet, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamlarından dolayı, resmi özür dilemeli ve meclis araştırma komisyonu kurulmalıdır.
• Katliamlar sonrası Alevilerin gaspedilmiş mal varlıkları sahiplerine iade edilmelidir.
• Alevilere ve diğer tüm inanç ve etnik kökenlere karşı kin ve nefret söylem ve eylemlerin hukuksal cezaya tabi tutulmalıdır.



Ehlibeyt Alevi Ocaklar Birliği (EAOB) İnisiyatifi

Yukardaki taleblere baktığımızda gerçektçi olmiyan istemlerde bulunan mazlum, mazlum taleplerde bulunan 3 tane büyük Federasyon olan.

Kendilerine Alevi federasyonu adı altında Alevileri tutsak tutmaktadır:

ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu
Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu


Bu sistem içerisinde hangi iktidar olursa olsun bireysel ekonomi sisteminde (kapitalist sistem) köklü bir taleb kabuli veya değişimi olmıyaçaktır, çünkü bu sistem kendi, kendini tasfiye etmez ve niye itsin, rahatı yerinde, halk bir değişim istiyeçek ve seyirçi kalmıyaçak ve her zaman ki gibi, bir örnek ile sohbetimize devam edeçeğiz.


Haçi Bektaşi Veli'den bir güzel örnek:

İman                            Mürşid                                           Şeytan

Koyun                          Çoban                                             Kurt

Çoban gidi kurt, koyunu ne iti?


Aleviliğin ve hakikatın felsefesinde hakk'tan gelen zamanın imamına ve mürşidine verilen hakk Mehdi'liği ve bütün dünya halklarına üzerinde olması gereken, Önder yapıyı geliştirmesi ve önder yapıyı oluşturması doğru değilmi ? ve mantık içerisinde gerçek değil mi?

Öndersiz bir toplum, Emperyal sistemin uzantısı olan Türk faşist devletin, esir ve kölesi durumuna gelir, ekonomi zayıflığını getirir ve diğerine bağımlı bir yapı yaratır ve bu yapı bir yüzyıl döner durur, kurtları da halkların içerisine girer ve onların önder kadrolarını ve yapılarını parçalayıp durur.



1980'lerden sonra Faşist Türk Devletinin Askeri Diktatörlüğün gerçek yüzünü gördük, daha ne bekliyorsunuz, Alevi Federasyonların taleblerine baktığımızda yüzesel taleblerden olduğu beli, çünkü bunun bile arkasında duraçak bir birlik yok, çünkü kendileri çeşitli rant işbirlikçiler ile bağdaşmış gurublardır ve istemleri aşağı yukarı aynı ve bir baraj reformlarıdır sistem ile bağdaşmak ve bir gerçek daha var kimin eli, kimin çebinde olduğunun farkındamısınız?


Alevi Bektaşi Federasyonun bir talebine baktığımızda:

Taleb: 'Türkiye gerçekten laik bir ülke olmalıdır. Devlet din içinde değil, din dışında kalmalıdır'.

Bir Alevi Federasyonu'nun talebi bumu olmalıdır, laikliğin avukatlığını mı yapmalıdır, kim savunursa savunsun alevi ruhunda ve felsefesindeki bir kamil insan daha farklı yol çizmesi lazım.
Bir sistem seni asimile yapıyorsa, ailenizi ve çoklarınızı zor bir duruma sokuyorsa ve yaşam hakınızı elinizden almak istiyorlarsa, sizde bu sisteme karşı kendi sisteminizi oluşturursunuz. Kendi felsefenizi geliştirmeye çalışırsınız ve tüm türkiye halklarını ve halk tabakalarını (İşçi, köylü, emekçi bilim insanları ve sağlıkta çalışanlar, küçük esnaflar ve orta hali esnafları, yani işçi sınıfı, köylü, küçük burjuvazi ve sol milli burjuvazi) ikna ederek eskilmiş olan sistemi değiştirmekten başka yolu olmıyan bir yoldur bu.
Bakıyoruz Alevi Federasyonları ve Konfederasyonları gerçek hayatın realitesinden çok uzak oldukları, gerçek üzüçü bir hal almış bu örnekte görmekteyiz.

Taleb: Türkiye’de yürütülen barış sürecinde, taraflar arasında yapılan barış görüşmelerini dikkatle takip ettiklerini ifade eden konfederasyon; “Türkiye’de demokratik bir düzen oluşacaksa tüm kesimlerin temsil edilmeleri ve haklarının verilmesi ile mümkün olacaktır.”

Onların demokrasi dedikleri neki, türkiye'de olan sistemi sınırlı haklarınan biraz daha genişletmekten başka bir şey değil. Yani Avrupa Emperyalistleri de, bu talepleri ortaya atmaktadır, yeni bir şey değil, sadeçe Federasyonlar Avrupa Emperyalistlerin borasanlığı yapmaktan başka bir şey değil. Barış görüşmeleri neyin barışı, sömürüçüler yıkılmışda biz mi farkında olmadık? Olabilir ya. Barış görüşmeleri gerçekten halkların çıkarına mı olaçak, yoksa Türkiye'deki Emperyalizme bağlı olan Komprodorların ve Toprak Ağaların çıkarlarına mı Olaçak? Türkiyeli halkları bu işden zararlı çıkaçağı şimdiden beli. Ezilen toplumların, çıkarlarını kati ve kati global ekomomi sisteminde karşılayamaçaktır, çünkü üretimlerin merkezleşmeye düşünülmektedir.

Sömürüçü faşist bir devletin huyu bir den değişmez, alevi halkı bunu iyi bilsin, böyle bir talebleri bile bu iktidar veya diğer partiler bile buna karşi çıkaçaklardır, diyelimki bütün bu hakları verdi, sömürü azalıçak mı? Baskı azalıçak mı? Hayır.

Ehlibeyt'in felsefesi kati ve kati sömürüçülerenen işbirliğine girmez, o zaman bu talebler ne için? Tabi ki alevi toplumunu aldatmadan başka birşeye yaramaz ve baraj olup suyu yavaş, yavaş akıtmaktır fazla zarar açmadan akmasını sağlamaktır, budur ve başka bir şey değildir.

Aşağıdaki iki talebde görmekteyiz, Türkiye'deki sömürüçü sistemin bir bölümü ile kısmen işbirlik için de ve Avrupa'da Alman Emperyalistleri ile stratji birlikler oluşturmuşlar.



1-Alevi kimliğinin tanınmasını, kendi özgünlüklerini yaşamak ve kendilerini , kendileri tanımlamak istiyorlar.

Birinçi taleb için cevap! Kim, bu devlet mi tanıyaçak bizi? Alevi felsefesini.
Niye şimdiye kadar yokmudu ki alevilik ? Yeni mi çıktı, tanıyaçak.
Seni parlamentoya bile kabul etmiyor, kaldıkı sana o hakları vereçekler.
O zaman niye illahki Cem Evin yanına Çamiyi koyuyorlar?
Ançak seni asimile yaparak, seni kendisine benzetikten sonra bir cidiyetete kadar seni kabul ede bilirler.Gezi olayını , Sivas olayını ve düşmüş Sivas davasını bir düşünün.



Kim kime hak verir!

                                                        Ançak hak alınır.



2-Uluslararası belgelere, insan haklarına ve temel özgürlüklere dayalı, bir toplumsal mutabakat sözleşmesi olan eşitlikçi, özgürlükçü, katılımcı ve çoğulculuğu esas alan demokratik bir Anayasa istemektedirler.


İkinçi taleb için cevap! Emperyalist avrupa ülkelerinde, olduğu gibi çüzi bir şekilde
genişletilmiş hak sınırı var, öyle olmasını istiyorsunuz,
oda sizin güzel hakınız, ama bunu nasıl alevi anlayışı ile
birleştire biliryorsunuz, kaldı ki alevi felsefesinde
Hakk- Muhammed - Ali yolunda sömürüçülernen işbirlik yok,
bilakis onlara karşı müçadele var.
Bir doğru vardır ve 40 tane doğru yoktur, siz bir tane doğru'yu saptırıp
40 tane yanlışı demokrasi olarak, biz çoğulçuluğu istiyoruz diye
bize yuturamasınız,
birde benim ona kendilerine, demokrat diyerek, eski yunan filozoflarını
bile kendilerine güldereçekler.

Değerli çanilere, destek veren zavalı bilgide yoksun, nefslerine yenilmiş şeytanın çemberinde dolaşan, Emperyalist sistemin artı kalmış artıkları, sizin de yakın da Hakk'ın müsadesi ile halkın kendisi tarafından sillineçeksiniz ve sığınaçak delik arayaçaksınız, aynı Çem Vakfı ve İzzettin doğan'nın olaçağı gibi.


Atatürk'ün burjuva devrimlerinden sonra kısmen de olsa laik sistemin AKP'nin gelmesi ile çatlaklar oluştuğunu, laiklik temelinde geri adımların atıldığını görmekteyiz ve laikliğin eski hali alması ve mümkün olmadığı bir şekilde Türkiye parlamentosunda kabullenmiştir ve geriye dönüşün olmadığı bir zamandan geçmekteyiz. Bu çatlaklar onarsalar bile çimentosu tutmaz daha ve yeni bir dengelerin geliştiğini görmekteyiz, emevi ve vahabi köleçi felsefesi farklı bir şekilde Neo libaralizim'de kendisine vuçut bulmuş ve orta doğu halklarına saldırışa geçmiş ve aynı şekilde geleçekte her fırsatında alevi toplumu gelişmemesi için katliam girişiminde bulunup Machiavellizim felsefesini komprodorlarnan beraber, bir sistem ile birleşip geçmişte saldırdılar ve şimdi de saldırmak için zeminlerini hazırlamaktalar ( Süriye'den Türkiye'ye sızdırılan El kaide canilerini ve grublarını türkiye'nin birçok yerinde yerleştirmekteler).

Emperyalistler, Komprodorlar ve işbirlikçi AKP, hayata alevi toplumunu rahat bırakmıyaçaktır, çünkü Kamilleşme yolunda olan Alevi toplumu, paylaşım ve kollektif sisteminden yana olan bir felsefe'de birleşmekteler, bu Ehlibeyt'in birlik felsefesinden, Hakk- Muhammed- Ali yolundaki Mehdi Dergah'ın ve Mehdi'nin pratiği ve maneviyeti ile bu sistemi temelerini ayni Selçuklar döneminde (1240-1242 Baba İsak isyanında) olduğu gibi çatlatarak devireçektir, tüm ezilen halkları birleştirerek hakikat sistemini yaratma müçadelesini bu günden itibaren, yüücce hüüüdddahhh'nın sayesinde ve dünya halkları ile beraber gerçekleştireçeğiz.




Değerli canlar Dersim ve Alevi talebleri olarak kendilerini ortaya atan

Avrupa Dersim Federasyonu, kendi çıkarları konusunda hem dersim alevi halkını rençide ederek, hemde tüm türkiye topraklarında yaşayan alevileri üzen bir olay daha var, kendilerine dersimli diyenler onlarda ne yazık ki düşkünlük mertebesine ulşatılar, neden mi? Kendilerinçe dersim de birşeylerin değiştiğini görünçe, menfaat trenene binerek kendilerine bir rant yaratmak için harekete geçtiler.

Yazdıklarını gözleri görmedi mi?
Akıları nasıl kabul eti?
Kalbleri nasıl Müsaade verdi?


Dersim bizim gözümüzde, bir Alivistan'dır kendilerini öyle küçültülerki Avrupa Dersim Federasyonu , yezitler zanetilerki dersimin hepsi ayını Avrupa Dersim Federasyonu gibi, teslim bayrağını almış ve biat edeçeğini zan etiler. Elinizi Dersim/ Alevistan toprağından alın, yoksa Hakk'ın adaleti buna Müsaade vermez.



Avrupa Dersim Federasyonun yazdıklarına bir bakalım:


Avrupa Dersim Federasyonu Genel Baskani Cumhurbaskani Abdullah Gul'e Mehmet Gulmez ve Celal Yildiz araciligi ile bir mektup iletti.
Föderation der Dersim Gemeinden in Europa e.V.


Konu: „Demokratik Açılım“ ve Dersim`in Talepleri

Cumhurbaşkanlığı Makamına / Ankara

“Demokratik Açılım” girişiminin ülke sathında genel bir iyimserliğin oluşmasına yol açtığını görüyoruz. Yıllardır akan kanın durdurulması ve sorunun akıl yolu ile çözülmeye çalışılması insani ve demokratik bir tutumdur. Sizin de belirttiğiniz gibi etnik ve kültürel farklılıklar ülkenin zenginliğini oluşturur. Bu farklılıkların resmen tanınması ve anayasal güvence altına alınması toplumsal barışa hizmet edecektir. Etnisitesi, kültürü, dini ve dili ne olursa olsun devletin tüm vatandaşlarına eşit davranması uygarlığın gereğidir. İnsan hakları, demokrasi ve hukuk devleti yönünde atacağınız adımlar yalnızca Türkiye’de değil, aynı zamanda dünyada takdirle karşılanıyor.

Sayın Cumhurbaşkanım.

Ülkemizde başlatılan “Demokratik Açılım” girişimini tarihi bir fırsat olarak gördüğümüz için bu vesile ile Dersim’in çok önemli ve ağır sorunlarını sizlere iletmek istiyoruz. Devletten bu taleplerimize kalıcı çözümler bekliyoruz.
Dersim halkının anadili olan Kırmancki/Zazaca UNESCO’nun da belirttiği gibi ölü bir dil haline gelmek üzeredir. Halkımızın inancı baskıya ve ayrımcılığa maruz kalmıştır. Köylerimiz yıkılmış veya boşaltılmıştır. Sürekli olarak silahlı çatışmalar ortamında tutulan Dersim’de normal yaşam koşulları ortadan kaldırılmıştır. Doğal yapısını ve ekonomisini yitiren toplum bir işsizler ve yoksullar topluluğuna dönüşmüştür. Doğal öneminin ötesinde, halkımızın dünyasında derin manevi bir yeri olan Munzur’un üzerinde çok sayıda baraj yapılarak ruhumuzda onarılmaz derin yaralar açılmıştır. Barajlar daha şimdiden Dersim’in ekolojisinde ciddi tahribatlar yaratmıştır.
Dersim halkı farklı dillere ve farklı inançlara saygılı, barışsever, hümanist ve hoşgörü sahibi bir halktır. Halkımız hukuk devleti, herkes için demokrasi ve insan hakları istemektedir. Bu çerçevede şunları talep ediyoruz:

1. Her bölgede, bölge halkının çoğunluğunun anadili eğitimde zorunlu ikinci dil olarak okutulması; başka konuşulan diller var ise bu dillerin en azından seçmeli ders olarak okutulmasının yasal güvence altına alınması.

2. Kamu görevlerine getirilecek olan personelin, görev yapacağı bölgede çoğunluk tarafından konuşulan ana dili bilenlere öncelik tanınması.

3. Açılacak yeni bir TRT kanalında ihtiyaca cevap verecek düzeyde Kırmancki/Zazaca yayın yapılması. Çünkü bu lisan ülkemizde Türkçe ve Kürtçeden sonra en çok konuşulan üçüncü dildir.

4. Üniversitelerde Kırmancki/Zazaca üzerine kürsülerin kurulması.

5. Dersim de dahil olmak üzere ismi değiştirilen bütün yerleşim yerlerine eski isimlerinin geri verilmesi.

6. Alevi / Kızılbaş inancının temsilcileri olan ocakların tarihsel ve kültürel misyonlarının tanınması, bu kuruluşların özerkliğinin yasal güvence altına alınması. Yaşam felsefemizi oluşturan Alevi/Kızılbaşlık üzerine üniversitelerde kürsülerin kurulması.

7. Köylerin yeniden inşası için uzun vadeli bir kalkınma programının uygulanması, geriye dönüşlerin sağlanabilmesi için gerekli ekonomik, siyasi ve güvenlik koşulları yaratılması, tarım ve hayvancılığın önündeki bütün engellerin kaldırılması.

8. Mayınlı bölgelerin temizlenmesi ve “yasak bölge” uygulamasına son verilmesi.

9. Munzur, Harçik ve Peri Vadilerinde yapımı planlanan baraj inşaatlarının durdurulması. Faunası ve Florası ile olağanüstü doğal zenginliğe sahip olduğu için Munzur Vadisi 1972 yılında “Milli Park” ilan edilmişti. Dersim halkı bu barajları kendisine, kültürüne ve inancına yapılmış haksız bir yönelim olarak görmekte ve istememektedir.

10. 15 Kasım 1937 tarihinde Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen Dersim’in önderlerinden Seyid Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri aradan 72 yıl geçmesine rağmen hâlâ açıklanmadı. Mezar yerleri açıklanmalı ve naaşların aile mezarlığına defnedilmesine izin verilmelidir. Bu insani bir görevdir.

11. 1938 tarihinde evlatlık verilen, çocuk esirgeme yurtlarına verilen ya da dönemin yetkililerince kendi üzerlerine kaydedilen Dersimli yetim çocukların tam listesi açıklanmalıdır. Batı illerine sürülen Dersimlilerin tam listesi açıklanmalıdır. Aradan 71 yıl geçmesine rağmen, yüzlerce insanımız kendi akrabalarını aramaktadırlar, hayatlarının son dönemini yaşayan bu mağdurların acıları dindirilmelidir.

Sayın Cumhurbaşkanım,

1938 yılında devlet girişilen “tedip ve tenkil” harekâtı ile halkımız yok olmanın eşiğine sürüklendi. Sayıları 40 ile 70.000 arasında olduğu tahmin edilen ve çoğunluğunu çocukların, kadınların, yaşlıların oluşturduğu suçsuz ve savunmasız insanımız katledildi. “Ewladı Kerbelayime, bêxeta u bêgunayime” (Kerbelanın evlatlarıyız, hatasız ve günahsızız) diyerek idam sehpasını tekmeleme cesaretini gösteren 70 yaşın üzerindeki büyüklerimiz yasalara aykırı olmasına rağmen, tatil günü mahkeme kurulup yaşları küçültülerek idam edildiler.
Dersim insanı küskündür, kırgındır, buruktur. Halkımız 71 yıldır devletten bir özür bekliyor. Bu özür, barış güllerinin açılmasına hizmet edecektir. Tarihle yüzleşmek devletleri ve toplumları küçük düşürmez, aksine saygınlık kazandırır. Türkiye ancak kendi tarihi ile yüzleşerek medeni ülkeler arasındaki yerini alabilir. Ülkemizde barış ve demokrasisinin yolu geçmişin acıları ile yüzleşmekten geçer. 03.11.2009
Bilgilerinize saygıyla sunarız

Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu adına
Genel Başkan
Yaşar Kaya




Ehlibeyt Alevi Ocaklar Birliği (İnisiyatifi)

Hiçbir zaman Türkiye'nin, Avrupa'nın ve Dünya'nın her hangi bir yerinde bulunan, kendine Ehlibeytin felsefesinde, Hakk Muhammed ve Ali yolunda olan bir Talib hiç bir zaman Avrupa Dersim Dernekler Federasyonu yukarda yazmış olduğu şekli ile katiyen kabul görmez ve karşı çıkar nasıl oluyorki bu federasyonun dersimli üyeleri bu yetersizliğe karşı çıkmamış veya karşı çıkmış ise biz böyle bir belge göremedik.
Ehlibeyt Alevi Ocaklar Birliği: Tükiye'de ve dünya'da bütün ezilen halkların işçisi, köylüsü, memuru, küçük esnafı, emekçileri ve orta hali esnafı ister alevi olsun veya olmasın onların vijdanları ve ruhu olmak istiyoruz ve özelikle Dersim bölgesinde alevi halkın vijdanı ve onun sesi olmak isteriz, bizim için Dersim/ Alevistandır ve Ehlibeyt'in paylaşım felsefesine sadık kalan kurtarılmış bir bölgedir dersim, bunu bilen bu faşist iktidarlar, dersimi doğmuş doğalı onlar öyle bilmiş ve bu bölgede doğmuş ve yaşamış bir insan nasıl oluyorki Emevi ve Vahabi felsefesini kendine kılavuz almış, faşist türk devletin Cumurbaşkanı Abdullah'a Gül'e ile 'Dersim'in talebleri' diye bir mektup yazarak birde Hak alma değil, bir nevi dilenmek tabiri yerinde ise, biz ne yapalım gerçeği söylemek gerekir ve böyle masaya oturulup hak talebinde bulunamaz, çünkü onun böyle bir vasıfı yoktur.


Hakk taleb edilmez !
                                                      Hakk alınır.


İnanınki dersim halkı bağıra, bağıra nefesleri kesildi ve bizde yaza, yaza daha parmaklarımız dermanı kalmadı, daha da yezit'den ve faşist devleten ''medet'' yani daha da ''umut'' beklemekteler. Bu demek ki kendine göre bir uslup değil, bu bir Machiavellizim (Niccolò di Bernado dei Machiavelli ,3 Mayıs 1469 – 21 Haziran 1527) olarak bilinen despotların nasıl iktidarda kalma mücadelesinde baskı yaparak , korku yaratarak ve böyleçe karşı tarafın asimilasiyonu hızlandırarak, yani zorunlu boyun eğme, bunun karşılığında mükafatlandırılmasını beklemek, kısa bir şekilde anlatmak gerekirse, ezilen halkın ve halkların ezilmesine ve geçmişte verilen müçadelelere ihanet etmek anlamına gelir. 

Machiavelli felsefesinden küçük bir alınıtı :
Ben bir Beylerbeyin'den bunu beklerim, bir çanavarı oynamasını isterim, yani kendisini bir Tilki veya bir Aslan zanetmesi lazım, bir aslan boğazlanan iplerden kendisini kurtaramaz, Tilki'de kendisi Kurt'an kaçamaz. Onun için kendisi bir Tilki olması lazımki boğazlanan ipleri tanıması için ve bir Aslan olup Kurtları korkutmak için.
                                                                                         Niccolò Machiavelli


Bu anda Taib Erdoğan ve Abdullah Gül, Machiavelli'den çok ders aldıkları ve başarı ile götürdükleri bu sömürü ve baskı sistemi kurmaktan beli değilmi ? 

Yüce Hüüdahh'nın hak ve adaleti vardır, bunlara yol yok, çünkü AKP kendileri şimdi bölünmek üzere!

Bakın bu beş federasyona, bunların hepsi kendilerine Alevi diyen ve Alevi haklarını taleb eden ve baraj olup alevi toplumunu engeliyen sistemin Federasyonlarıdır.

Cem Vakfı/ Alevi Vakıflari Federasyonu ?
ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU ?
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ?
Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu ?
Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu ?
Pir Sultan Aptal Kültür Dernekleri?





              Mehdi Dergah'ı
                        ve
     Ehlibeyt Alevi Ocaklar Birliği



Değerli Canlar Yüçe Hüdah'nın vermiş olduğu Kalu Bella'dan ( Hiç Bir şey yok iken, Hakk'ı kabul edenler dönemi) bu zamana kadar onun hükmü, kudreti, yaratılışı, tümün birbirine bağımlılığı, tüm evrenin bir, birine paylaşım içerisinde olması, Güneş sistemi içerisinde gezegenlerin dengelerin oluşması ve böyleçe dünya'nın da denge içerisine girerek, yaşamın belirlemesi ve Ademi vekil olarak dünya üzerinde tüm tabiat ve doğa'nın dengelerini ve paylaşımını kavraması ve mürşidi, vekili ve hakemi olarak yüçe Hüdah, Ademin idaresine vererek tüm varlığı bir gözle görmek, adalet ile yönetmek, dünya üzerindeki dengeleri sarsmamak, tabiatı sömürmek ve en son sınav olarak insanların arasında birlik ve beraberlik, paylaşımı insanlara kavratmalı, insanların maneviyetini yükseltmeli ve geçiçi Cenneti dünya üzerinde yaratmak, kamil insanlar için bir,biri ile paylaşmayı uygulatmayı gerçekleştirmek, adem peygamberden sonra niçe peygamberler geldi ve insanların bir, biri ile paylaşmayı öğretmek için. İnsanların bir, birini sömürmemesi, öldürmemesi için ve Hakk'ın adaletinden ve Hakk'ın yolundan mürşidine bağlanarak ayrılmaması gerekir. Bütün alevi toplumu, ezilen ve hakı gasp edilmiş bütün Halklar ve tüm dünya'daki insanlar zamanın Mürşidini ve Hakk önderini bilmesi, tanıması, paylaşım sistemi için gayret göstermesi gerekmezmi? Yoksa bu sömürü sistemi içerisinde hoşnut mu ki ayrılmak istemiyor? Bu sömürü sistemin kültüründen kendilerini uzaklaştırması gerekmektedir ve paylaşım kültürüne adım,adım onun maneviyetini kavrayıp Hakk'ın müçadelesine katılmalıdır.


Bu konu ile ilgili olarak Hz. Muhammed Mustafa'dan anlatımlarının nakl olan Hadisler'den Birkaç Hadis örneklerinden siz canlara sunaçağız.

İMAMLARDAN BİRİNDEN
ŞÜPHELENEN VEYA ONLARDAN BİRİNİ TANIMADAN UYUYAN VEYA ALLAH AZZE VE CELLE’YE İMAMSIZ YAKLAŞANLAR HAKKINDA NAKLOLUNAN RİVAYETLER


1- …Yahya bin Abdullah’den:

İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “Ey Yahya bin Abdullah! Her kim imamını tanımadan bir gece uyursa, cahiliyet üzerine ölmüş olur.”

2-…Muhammed bin Müslim-i Sakefi’den:

İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:

Her kim nefsini zorlayarak Allah’a ibadet eder ama yüce Allah tarafından seçilen imamı tanımazsa, onun bu çabası kabul olmaz.[1] O dalalettedir ve hayret içindedir. Allah onun amelleri yüzünden ona gazaplanır. O tıpkı koyun sürüsünden ayrılıp kaybolan bir koyuna benzer. O kaybolmuş ve günboyu başıboş dolaşmıştır. Akşam olunca karanlıkta bir çoban ve sürüsünü görür. Onlara katılır ve geceyi onlarla geçirir. Sabah olunca çoban o sürüyü yaylaya görtürür. Ama koyun o çobanın ve sürünün kendi çobanı, kendi sürüsü olmadığını görür. Sonra başka bir çoban ve koyun sürüsü görürü. Onlara doğru koşup o sürüye katılmak ister ve onlara kanar. Ama çoban ona der ki: Ey kaybolup şaşkınlığa düşen koyun. Kendi sürünün ve çobabının yanına git. O ise hayretler içinde dolaşmaya devam eder. Ne katılacağı sürüsü ne de onu ağılına götürecek çobanı vardır. İşte o böyle dolaşırken bir kurt onu görüp saldırır sonra onu parçalayarak yer.

İşte böyledir Allah’a andolsun ki ey İbn-i Müslim! Eğer bu ümmetten birisi Allah tarafından seçilen imamı olmadan yaşarsa, hayretler içindedir ve kaybolmuştur. Eğer bu hal üzerine ölürse küfür ve nifak üzerine ölmüş olur.

Bil ki ey Muhammed Allah’ın dini üzerine olanlar, hak imamlar ve onlara uyanlardır. Zalim imamlar ise, Allah’ın dininden ve hakk’tan arz olunmuşlardır. Onlar dalalettedir ve dalalete sürüklerler. Onların amelleri tıpkı fırtınalar karşısındaki küle benzer ki onlara hiçbir yararı olmaz. İşte budur apaçık dalalet.”

3- Muhammed bin Müslim der ki: İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’a sizden olan imamı reddedenin halini gördün mü? diye sorduğumda şöyle buyurdu: Allah tarafından seçilen İmama karşı çıkan, ondan, onun dininden uzaklaşan kafirdir ve islam dininden dönmüştür. Çünkü İmam, Allah’tandır ve imamın dini Allah’ın dinidir (Paylaşmak ve hak maneviyeti) . Her kim Allah’ın dininden uzaklaşırsa, o anda onun kanı helaldir, ancak geri döner veya söylediklerinden dolayı Allah’a tevbe ( Hayat şartlarında kendilerini Hakk'ın maneviyetine doğru yol alması ve değiştirmesi) ederse o hüküm kalkar.”

4- Hamran bin A’yân der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’a oniki imam hakkında bir soru sorduğumda şöyle buyurdu: “Yaşayan imamlardan birini inkar eden, ölen imamları da inkar etmiş olur.”

1-2-3-4 Hadislerin Tevsiri:
Yüçe Allah'ın niçe isimleri vardır onlardan birkaç tanesi: Mevlam, gerçek, doğruluk, hakikat ve Ali Allah iledir, Allah Ali iledir, yüçe Hüdah'nın ismi Ali'dir ve Ali müçadeledir ne için gerçek için, doğruluk için, hakikat için ve en sonu paylaşım toplumu için müçadele etmek ve ançak o zaman zamanın İmamını, önderini ve hakk'ın iradesini gerçekleştireni yani Hakk- Muhammed ve Aliyi tanırsınız.
O sizlerin önderi ve o kayıb olan koyun gibi olmayın islam dininden*/1/2 ( Paylaşım toplumundan) uzaklaşmayın ve onun için haksızlığa karşı müçadele ederek ezilen halkın veya halkların birliğini sağlamak gerekmektedir. Zamanın imamını tanımamak Hakk'ın müçadelesinden uzak durmak demek ve sömürüçü emperial sistemini savunan imamın yanında yer almak demektir ve bunların gitiği yol yezidin cehnem yoludur.


*/ 1= Kendine İslam diyen bugünki zamanımızda Süni felsefesidir eşit yezitliktir.
*/ 2= Hz. Muhammed ve Ali dönemindeli İslam bizim terimimizde bu gün Marifet Toplumu/ Paylaşım Toplumun ilk adımlarıdır ve geleçekte ki Çağ Hakikat toplumudur.

Değerli Canlar bir topluluk vazıflı İmamı yani hak önderini tanımıyorsa, kendisine Alevi federasyonu adı altında olsa bile katılmayın, çünkü Pir ve Talip ilişkisi yoktur, bu onların çehneme doğru gitmesi demektir, yani emperiyalizme doğru, sömürüçü düzenin tutsağına doğru gitmek dimektir ve bunun bir örneğini rahatlıkla göstere biliriz. Yukardaki yazımızda Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu'nun işlemiştik ve gene işlememizin sebebi dört sene sonra gene 2. bildirgesini işleyeçeğiz ve kendilerini ne kadar Faşist iktidara karşı kendilerini küçültüğünü ve ne kadar asimile olmuş ve devletin faşist halkasına takılmış ve böyleçe dolayılı Emperyalizime bağlanmış olduğunu açık, açık göstermekte.




Bakalım Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu, neler bize anlatmak istiyor:

Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu’nun “Barış Süreci” Üzerine Açıklaması:
Barış sevincine ortak olmak, rengimiz ile katılmak isterdik

Sayın Başbakan

Yıllardır süren Kürt ve Türk halkının kardeş kanına dur demek için ortaya güçlü bir irade koydunuz. Bu tarihi girişiminiz ile başarılı bir barış gelir mi bilemeyiz, ancak kardeş kavgasına son verme uğraşınız dahi büyük bir cesarettir. Bizler, bu cesaretinizden dolayı sizleri kutlamak istiyoruz.
Bunun politik bir manevra olmadığını umut ediyor ve bu vesile ile Dersimliler olarak beklentilerimizi sizinle paylaşmak istiyoruz.

Sayın Başbakan

Anadolu ve Mezopotamya topraklarının en yaralı yanı Alevi / Kızılbaş yanıdır. Yani bir yanıyla Dersim’dir. İsterdik ki, bu barış girişimlerinde yer alalım, çaba gösterelim. Hürriyet ve özgürlük bayrağını sizlerle beraber, özgür, eşit ve her yönüyle demokratik bir toplum yaratmanın vesilesi kılalım. Ancak ne yazık ki bu süreçde bizim adımız dahi geçmiyor. Eşit haklar, eşit vatandaşlık, demokratik hak ve özgürlük söylemleri yerine, Sunni-İslam değerleri temelinde bir barış yapacağız izlenimi bizleri endişelendiriyor.

Söylemlerinizde „İslam Bayrağı“, „Çaldıran’dan Çanakkale’ye“ ve „ortak tarihe“ vurgusu yapmaktasınız. Doğrudur ortak bir tarihiniz var ancak unutmayın ki bu ortak tarihin mağdurları da var. Sizin bu vurgulamalarınız, mağdurların yaşadıkları o acı trajedileri yeniden hatırlatmaktadır.

İnsanın yaradılışına aykırı olarak „Tek dil, tek millet“ yaratmak isteyenler milyonlarca insanın gözyaşına ve ahına vesile oldukları gibi „tek inanç“, Sunni İslam girişim de korkarız ki büyük acılara neden olur. Çözüm tekçilikte değil, herkesi olduğu gibi kabul etmekte yatıyor. Sizin de pek çok kez vurguladığınız gibi etnik ve kültürel farklılıklar ülkemizin zenginliğidir. Bu farklılıkların resmen tanınması ve anayasal güvence altına alınması toplumsal barışa hizmet edecektir. Etnisitesi, kültürü, dini ve dili ne olursa olsun devletin tüm vatandaşlarına eşit davranması uygarlığın gereğidir. İnsan hakları, demokrasi ve hukuk devleti yönünde atacağınız adımlar bu hassasiyetleri göz önünde bulundurursa ancak gerçek demokrasiye ve barışa hizmet edecektir.

Sayın Öcalan

Barış`ın sağlanması için, silahların susması ve hak arama mücadelelesinin şiddetden arındırılması yönünde ortaya koydugunuz iradeyi çok anlamlı buluyor ve destekliyoruz. Bu vesile ile beklenti ve sitemimizi sizin ile de paylaşmak istiyoruz. Atalarının tarihte maruz kaldıkları mezalime isyan eden binlerce yiğit Dersim evladını Kürt hareketine katıldı. Mazlum Kürt Halkının çektiği acıları en iyi Dersim anlar. Dersim, tarihde her zaman mazlumların sığınağı olmuştur, olmaya da devam etmektedir.

Siz hem Kürt hem de Türk tarihini bilirsiniz. İdris-i Bitlisi ve Yavuz Sultan Selim arasındaki ittifakın Anadolu Alevilerine yaşattıklarını bilmeyen biri değilsiniz. Kemalist Cumhuriyetin Dersime büyük acılar ve felaketler getirdiğini çok iyi bilirsiniz. Dersim’de yaşananlardan habersiz olamazsınız. Ortak mücadele, birlikte kurtuluş“ diye yola çıktınız. Ancak gelinen süreçte tek klime ile „Dersim`den ve Alevilerden bahsetmediniz. „İslam bayrağı altındaki ortak yaşam“a ve büyük acılara vesile olmuş ortak tarihinize dair vurgular, bizlerde büyük endişelere neden olmaktadır.

Sayın Öcalan ve Kandil Yönetimi

Onbinlerce evladını toprağa vermiş, kendi kutsal topraklarından göç ettirilmiş, büyük mağduriyetler yaşamış Dersim`in Çığlığına kulaklarınızı kapatmayın. Türkiye halklarının sizden beklentisi İdris-i Bitlisi ile Yavuz Sultan Selim‘in Çaldıran ittifağının devamı değil, ülkenin bir bütün olarak demokratikleşmesi, her halkın ve inancın kendisi gibi yaşamasının anayasal güvence altına alınmasıdır.
Barış sevincine ortak olmak, rengimiz ile katılmak isterdik. Üzgünüz çünkü, kendimizi dışlanmış hissediyor; hassasiyetlerimizin gözönüne alınmadığını düşünüyoruz!

Sayın Erdoğan, Sayın Öcalan

Bilinmelidir ki biz teredütsüz barışın tarafındayız. Akan kan mutlaka durmalı, anaların gözyaşı dinmelidir. Dağlarımızın bombalanması, ormanlarımızın yakılması, topraklarımizın kan ve gözyaşı ile anılması son bulmalıdır. Munzur`da, Cudi`de, Karadeniz`de, Tur Abidin`de, Ararat`da çiçekler kan ile değil yağmur ile sulanmalıdır.
Türkiye her ne olursa olsun çağdaş ve modern dünyanın yanında yerini alarak hukuk ve demokrasiyi hayata geçirmelidir.
Aleviler, Dersimliler barış yönündeki tüm söylemleri dikkatle izlemektedirler.
Dışlanmamız ve yok sayılmamız tarihi bir hata olur. Tarihsel mağduriyetimizle gereken yüzleşmeleri yapmayan, tersine onu arka plana itecek bir barış girişimi yarım kalır.
Sizden, milyonlarca Aleviyi ve özellikle de Dersimliyi rahatlatacak somut adımlar, bu sevince bizi de ortak edecek bir duruş bekliyoruz.
Biz de kendi telep ve renklerimiz ile barış sürecine dahil olmak istiyoruz „barış, haştiye, aşiti“ diyoruz.
Kasım 2009 tarihinde Cumhurbaşkanı Sayın Gül‘e ve Kasım 2011 tarihinde Sayın Arınç’a sunduğumuz mektupları ve 4 Mayıs Dersim Tertelesini Anma Günüdür deklerasyonunu bilginize sunuyoruz.

24 Mart 2013
Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu
Eşbaşkanlar
Leyla GÜNDÜZKANAT ve Metin BOZDAĞ





Ehlibeyt Alevi Ocaklar Birliği

Avrupa Dersim Dernekleri Federasyon'a karşı eleştirisi:

Dersim alevilerini bu kadar küçültmenin onların hakı yoktur, bile kendisine Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu adı altında hakı yoktur, bu zamana kadar Dersim kimseye boyun eğmemiştir ve birkaç kişi korkusundan ve çıkar amaçlı bir fedarasyon oluşturmuşlar ve AKP Hükmetinden bir pay almak istiyorlar, bunu da biz bu cümlelerinden anlıyoruz.


milyonlarca Aleviyi ve özellikle de Dersimliyi rahatlatacak somut adımlar, bu sevince bizi de ortak edecek bir duruş bekliyoruz.

Yazık değilmi dersim ismini bu kadar basit bir şekilde, kendi çıkarları için birde utanmadan Aleviliği ismini de kulanıyorlar. Devamına bakalım daha ne yazmışlar.

Ancak ne yazık ki bu süreçde bizim adımız dahi geçmiyor?

Ne bekliyordunuz ki, yezit'en !


Ortak mücadele, birlikte kurtuluş“ diye yola çıktınız. Ancak gelinen süreçte tek klime ile „Dersim`den ve Alevilerden bahsetmediniz.

Sayın Abdullah Öcalan olarak başladığı yukardaki yazıda, ortak müçadele girdiklerini yazıyorlar, kime karşı türk faşist devletine karşı, kim ile beraber Pkk ile, hem bir yandan Türkiyen'nin cumhur başkanına, başbakana, bakanalarına yazılar ve bildiriler yaz taleblerde ve övgülerde bulun, birde onlara karşı savaş aç, bu bir paradoks değilmi?
Faşist suni felsefesinden bir adım geri adım atmayan Devlet iktidarı ve Kürt milli burjuvazi'nin temsilcisi olan Öcalan bir yandan sizi kültürel baskı altına almak istemekte, hemde siyasi yapınızdan ve varsa bölgenizdeki nufusunuzdan faydalanmak istenmektedir. Sizin görevinizi belirlemişler, alevi toplumuna barj olmaktan başka bir şey yaramasınız.

Barış`ın sağlanması için, silahların susması ve hak arama mücadelelesinin şiddetden arındırılması yönünde ortaya koydugunuz iradeyi çok anlamlı buluyor ve destekliyoruz.

Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu gerçektende türkiyeli halk tabakalarından realitesinden çok uzak bir anlayış içerisindeler, çünkü sınıf yapısı olarak milli burjuvazi sağ kanadı olarak sınıf ortağı olan Öcalan ile ortak bir konuma gelmek istemekte, bir yandan da faşist Türk devlet iktidarı ile de arayı bozmak istemiyor ve bir yandan da onlara övgüler yağdırıyor, tabi sınıf yapısı olarak Emperiyalist işbirlikçi olan komprodorlarala işbirlik için hazır olduklarını, işte silahların susmasını temeni etmesini ve halk düşmanları olan işbirlikçilerle sürekli sinyalar gönderdiği açık, açık ortada ve bunlarda Cem vakfından aşağı yeri yok ve farkı da yok yanlış, yanlıştır.


Aleviler, Dersimliler barış yönündeki tüm söylemleri dikkatle izlemektedirler.

Alevileri ve Dersimliler diye ayrımı bilinçli bir şekilde ulu ortaya atmışlar ve bunların belirleğen farkları nedir? 

1. Dersim Hakk'a ve Ehlibeyt'ine olan sadakatlığı beli!

2. Seyyit Kureyş ve diğer 12 postan olan ocaklar Dersim bölgesinde hakim olduğu beli!

3. Geçmişteki Ekonomi birliği Alevi toplumların tarımsal ekonomiden oluşan birliktiği beli.

4. Dersimin ruhu Ehlibeyt'in, 12 İmamların, Pir Baba İlyas'ın, Bab Mansur – Haçı Bektaşi Velinin ve Dersimi, Dersim yapan Seyyit Kureyiş ve oğlu Seyyit Mahmut Hayrani, Ehlibeyt'in yolunda bir adım bile şaşmiyan hak, adalet ve paylaşım anlayışını bu zamana kadar getiren Alevi önderleri ve Alevi talibleridir.

5. Dersim bir bölgeden ibaretir ve üstünde yaşayan Alevi hak toplumunun önderlerinin ruhu bu bölgede yatmaktadır hak istemi, haksızlığa karşı boyun eğmeme maneviyeti ve enerjisi bu bölgede üzerimizde yatmaktadır.

6. Şimdi Avrupa Dersim Dernekleri Federasyon'u gelmiş, kapıyı şeytanlara açmak istiyor, gerçekçi olalım bunu size kimsize bırakmazlar.

milyonlarca Aleviyi ve özellikle de Dersimliyi rahatlatacak somut adımlar, bu sevince bizi de ortak edecek bir duruş bekliyoruz.

Bu somut adımlar nedir? Evet sizin somut adımlar dediğiniz faşist iktidarlara ve onun uşaklarına Alevi toplumunu kulanarak, kendi çıkarlarına peşkeş çektirmek başka Bir şey değildir.

(1)Aleviler, Dersimliler barış yönündeki tüm söylemleri dikkatle izlemektedirler. Dışlanmamız ve yok sayılmamız

(2)tarihi bir hata olur. Tarihsel mağduriyetimizle gereken yüzleşmeleri yapmayan, tersine onu arka plana itecek

(3)bir barış girişimi yarım kalır.

Bakın siyah ile yazılmış olan yazılara bir bakın:


1.Aleviler, Dersimliler barış yönündeki tüm söylemleri dikkatle izlemektedirler.
2.Tarihi bir hata olur.
3.Bir barış girişimi yarım kalır.

Sürekli faşist iktidarları ve onun uşaklarına sürekli sanki bir tehdit gibi görünsede gerçekten bu kadar onlara o zaman yalvarmazdı, yapmış olduğu sadeçe Faşistleri uyarmaktan başka bir şey değildir, yani bir yandan onları uyarmaktanda haksız değiler, bu kadar zulümlerden, haksızlıktan ve adaletsizlikten sonra tabiki korktukları başlarına geleçek zaten bu Yüçe Hüdah'nın emri ne bekliyorlardıki, hak, adalet ve paylaşım olmiyan bir yerde birlik olmaz.



Kasım 2009 tarihinde Cumhurbaşkanı Sayın Gül‘e ve Kasım 2011 tarihinde Sayın Arınç’a sunduğumuz mektupları ve 4 Mayıs Dersim Tertelesini Anma Günüdür deklerasyonunu bilginize sunuyoruz.

24 Mart 2013
Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu
Eşbaşkanlar
Leyla GÜNDÜZKANAT ve Metin BOZDAĞ



Bakın 2009 yılında Cumhurbaşkanına Gül'e, 2011 yıllında Arınç'a ve 2013 Başbakan'a, Öcalan'a ve kandile mektublar yazmışlar. Hayatın gerçeğinden çok uzaklar ve şeytanın çemberinde dolanıp duruyorlar ve nefslerine yenilmişler ne yazıki hak yolunu kayıb etmişlerdir, çünkü Şeytan'nın sisteminden medet umuyorlar, bunlara daha ne denir bilmiyorum daha, yalnız bunu diye biliriz Dersim halkı bu gibi Hızır Paşalardan dıkatlı olsun, uzak dursun ve onların kirli tarih'in akıntısına girmesinler. 


           EAOB
Ehlibeyt Alevi Ocaklar Birliği
           Fakiri Fukara

             23.01.2014